Teknolojik gelişmelerin aşırı dozda damarlarımıza girdiği çağımızda çiftlerin birbirlerini aldatmaları için artık bir çok teknolojik yol var. Bir çok gizli kapaklı ilişki böyle bir ilişki arayan insanların internet ortamında bir araya gelmesi ile başlıyor. İnternet insanların kişisel olarak kendilerini özgürce ifade edebildikleri bir mecra olduğu sürece de bu durumun önüne geçmek imkansız olacaktır. Mesaj olarak sadece yazının değil görüntü ve resim aktarımı da sanal aldatmalara yol açabiliyor. Dünyanın iki farklı köşesinden iki farklı kişi birbirleriyle sanal bir ilişki yaşayarak eşlerini aldatma yolunda ilk adımı atmış oluyorlar.
Eşinizin hoşuna gitmeyecek böyle bir sohbetiniz var ise üzgünüz. Siz de aldatıyorsunuz. Aldatmayı salt fiziki birleşme olarak görmek aslında züğürt tesellisi. Çünkü yüzünü dahi görmeseniz sadece yazışarak yaptıklarınız bile bir ilişki ve aldatma sayılabilir. Şu soruyu kendinize sorun. Eşiniz bu yazışmalarınızı görse kendisini iyi hisseder mi? Ya da “eşiniz böyle bir şeyi yapıyor olsa sizin hoşunuza gider mi?” Sadakatsizler dünyasına hoş geldiniz.
Meseleye biraz daha uç bir noktadan bakmak bu mesajı anlamanıza yardım edebilir. Eşinizden gizli olarak yaptığınız her şey bir sadakatsizliktir ve bir aldatma eylemidir. Bu tek başınıza bir porno filme bakmak bile olabilir. Eşiniz bundan hoşlanmıyorsa konu aldatmaya girer. Eşinizin görüşmenizi istemediği hemcinsiniz bir arkadaşınızla sohbet etmek de aynı şeydir. Kısacası saklanan her sır sadakatsizlik binasına konulan bir tuğladır. Bu yüzden evliliğinizde eşinizle her konuyu konuşarak hangilerinin kabul edilebilir hangilerisin kabul edilemez olduğu konusunda mutabakata varın. Eşinizin hoşlanmadığı herhangi bir nesneye veya olaya bağımlılığınız da olabilir. Bunu da konuşarak birlikte çözmenin yolunu aramalısınız.
Teknolojinin Evlilikler Üzerindeki Etkisi
Tarihi bir süreç yaşayan günümüz toplumu daha önce kimsenin görmediği ve hatta hayal bile etmediği bir gelecek yaşamaya hazırlanıyor. Teknoloji ile birlikte çok büyük bir veri akışına maruz kalan bedenlerimiz artık uygulamalar ve sosyal ağlarla entegre şekilde çalışıyor. Artık yarı robot haline dönüşen insanoğlu bir çok değer yargısını ve tabularını sorgular hale geldi.
Yapılan araştırmalarda ortalama bir insanın günün yaklaşık 12 saatini teknoloji ile iç içe geçirdiğini ortaya koyuyor. Yani günlük ortalama 7-8 saat uykuya ayrılıyorsa neredeyse günün tamamı teknolojik etkilere maruz kalarak geçiriliyor.
Teknoloji ilişkilerimizi 2.0 beta sürümü haline getirdi, arzularımızı nasıl ilettiğimizi ve birbirimize nasıl güvendiğimizi yeniden tanımladı. Teknolojinin etkileri ile ilgili aşağıdaki tanımlamaları yapmak yanlış olmayacaktır.
Sosyal medya, genlerimizi gerçekten değiştirebilir. Epigenetik bilimi, deneyimlerimizin kalıcı olarak hatta kalıtımsal olarak DNA´mızı dönüştürdüğünü göstermiştir. Bu, hissettiğimiz şeylerin, travma ve kayıp gibi, gelecek nesillerin genetik olarak atalara bağlanma şeklini değiştirdiği anlamına gelir. Bu mantıkla bakıldığında iletişim ve teknolojinin fiziksel olarak bizi değiştirebilir mi sorusuna verilecek cevap olumlu olabilir.
Yeni süreçlere uyum sağlamak güdüsü üzerine evrilen insan beyni teknolojiye de aynı tepkiyi vererek değişiyor ve vücutlarımızı da değiştiriyor.
Sosyal medya ilişkilerimizi hızlandırır ama bu çevrimiçi hayat gerçek hayattaki buluşmaların da önüne set çeker. Herhangi bir sosyal ayda karşılaştığınız ve ilginizi çeken biri ile buluşmayı geciktirmek istersiniz. Çünkü insanlar gerçek hayatta sanal hayattakinden daha sıkıcı olabilirler. Gerçek buluşmada hayal kırıklığı yaşamamak adına sanal ilişkiye sarılıp kalıyor insanlar.
Teknoloji her şey gibi ölümden sonra yas sürecini bile etkiliyor. Öldüğümüzde, eşyalarımızı aile ve arkadaşlarımıza bırakabiliriz. Peki ya her gün kullandığımız en sadık eşyamız olan sosyal medya hesabımız ne olacak? O hesaptaki gönderilerin altına yazılan “seni kaybettiğimiz için çok üzgünüz”, “çok erken oldu. neden gittin ki” türünden taziye ve yas mesajları bizi diri mi tutacak sanki?
Evli olsun ya da olmasın, birçoğumuz telefonlarımızla yatağa giriyoruz ve gözümüzü yummadan önce son gördüğümüz şey o telefonun ekranı oluyor. Oturma odasında telefonumuzla oynarken eşimizin mutfaktan geldiğini duyup onu cebimize sokmaya çalışıyoruz. Uzmanlar akıllı telefonların evlilik ve ilişkiler üzerinde genellikle olumsuz etkileri olduğu konusunda hem fikirler. Haksız da sayılmazlar. Eşimizle ne kadar süre konuştuğumuzu, fiziksel temas sağladığımızı ve telefonlarla ne kadar çok süre geçirdiğimizi hesaplayıp kıyasladığımız zaman bunun doğru olduğunu anlayabiliyoruz. İşin ilişkiler açısından kötü yanı bunu -telefonları- tercih ediyor olmamız.
Ekranda geçirilen süre ve evlilik hayatındaki memnuniyetsizlik arasında ispat edilmiş bir kolerasyon olmamakla birlikte yapılan araştırmalar eşlerin cep telefonlarından rahatsız olduğunu ortaya koyuyor.
Psikologlar bu durumun kadınlar ve erkekler açısından farklı algılandığını ve yorumlandığını belirtiyorlar. Kadınlar eşinin cep telefonuyla uzun süre ilgilenmesini “benimle birlikte olmak istemiyor. artık beni beğenmiyor” şeklinde algılayarak bir aşağılık duygusuna kapılıyorlar. Bu çok büyük bir sorundur.
İnsanoğlunun duygusal altyapısı gereği yakınlık yaratan şeylere ihtiyacı vardır. Göz teması, dokunma, gülümseme gibi fiziksel uyarıcılar sayesinde ilişkilerine yön vermeyi öğrenen insanoğlu son dönemde teknoloji ile birlikte bir bocalama içine girmiştir. Bu durum davranış ve tutum bozukluklarından tutun da anksiyete bozukluklarına kadar bir çok soruna yol açabilmektedir.
Akıllı telefonlar, çiftin her iki üyesinde de yatakta bulunuyorsa yıkıcı olabilir.
1985 yılında ev telefonlarının biriyle iletişim kurmanın tek yolu olduğunu ve yazıların hala el yazısıyla yazılmış olduğunu ve buna bağlı olarak hayatın daha kolay olduğunu düşünmek kulağa hoş gelse de, gerçek şu ki elinizde olan teknolojik araçlarla yapabileceğiniz çok şey var.Sonuçta, bu aygıtlar ve sahip oldukları her şey yıkıcı olabildiği kadar kolay bir şekilde yapıcı olabilir. Konu sadece onu nasıl kullandığınızdır.
Teknolojiyi nasıl kullanmalı
143 evli kadın üzerinde yapılan bir araştırma ilginç bazı sonuçlar ortaya koydu. Bu kadınların neredeyse tamamı akıllı telefonlar, tabletler, bilgisayarlar ve TV´ler gibi teknolojik cihazların, eşi ile olan etkileşimlerini kesintiye uğrattığını belirttiler
Birçok kadın ayrıca aşağıdaki sorunların da en azından günlük olarak gerçekleştiğini söyledi:
% 62´si teknolojinin boş zamanlarını etkilediğini söyledi.
% 40, bir konuşma sırasında partnerinin televizyondan rahatsız olduğunu söyledi.
% 35´i, bir muhabbetin ortasında olsa bile bir bildirim aldığında ortağının telefonunu eline aldığını söyledi.
% 33´ü, eşlerin birlikte geçirdikleri yemek saatlerinde telefonlarını kontrol ettiğini söyledi.
% 25´i, eşlerinin yüz yüze konuşmaları sırasında diğer insanlara aktif olarak mesaj attığını söyledi.
Bu davranışların çoğu muhtemelen kasıtsız veya bilinçsizce yapılır, ancak teknolojik cihazın o andaki romantik partnerinden çok daha önemli olduğunu belirten bir mesajı eşinize gönderebilir. Bu sık sık olursa, ilişkide sorunlar baş gösterebilir. Bunun sonucunda da daha düşük ilişki doyumu, daha depresif semptomlar ve daha düşük yaşam memnuniyeti gibi sorunlar ortaya çıkabilir.
İlişkilerinizde teknoloji kaynaklı bir sorun yaşadıysanız veya yaşamak istemiyorsanız aşağıdaki bazı önerileri göz önünde bulundurmanız gerekir.
Eşinizle teknoloji kullanımı hakkında konuşun ve karşılıklı olarak üzerinde anlaşmaya varılmış kurallar belirleyin, özellikle birlikte olduğunuz veya birlikte olabileceğiniz zamanlarda teknoloji kullanımını yönetmek için bu kurallara azami derecede uymaya çalışın
Kendi teknoloji kullanımınızı dikkatle ve eleştirel olarak inceleyin
Eşiniz veya ailenizle birlikte olmak için her gün bazı zamanlarınızı “offline” hale getirin. Örneğin, ebeveynler işten döndüklerinde cihazlarını kapatmaya karar verebilir ve çocukları yatağa girene kadar açmazlar.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.